Sosyal yardımın siyasi sadakat ölçüsüne dönüştürüldüğü, üslubun ise devlet ciddiyetinden uzaklaşıp aşağılamaya evrildiği bir dönemden geçiyoruz. Aydın Büyükşehir Belediyesi yönetimindeki üsttenci tavır, artık yalnızca bir yöntem değil; bir karakter meselesi olarak tartışılıyor.

ELVAN ÇETİN

Aydın Büyükşehir Belediyesi’nin yıllardır sürdürdüğü sosyal yardım politikaları bugün ciddi bir tartışmanın merkezinde. Bu tartışma, yalnızca iddialardan ibaret değil; sosyal belediyeciliğin vicdani sınırlarını, siyasi etiğin gerçek anlamını ve yönetim üslubunun kalitesini yeniden gündeme taşıyor.

AYBA

Geçmişte, Cumhuriyet Halk Partisi saflarında siyaset yapan Özlem Çerçioğlu’nun sosyal yardım süreçlerini AYBA Personeli veya anket firmaları üzerinden vatandaşların siyasi eğilimlerini tespit etmek amacıyla kullandığı yönünde iddialar kamuoyuna yansımıştı. Bu bilgilere göre, CHP’ye oy vermeyen vatandaşlara yardımların kesildiği öne sürülüyordu. Eğer doğruysa, bu uygulama sosyal belediyeciliğin ruhu ile taban tabana zıttır.

Bugün ise benzer yöntemlerin tersine dönmüş şekilde uygulandığı, bu kez CHP’ye oy veren vatandaşların yardım listelerinden çıkarıldığı iddiaları konuşuluyor. Yani dün 'bizden olmayan' dışlanırken, bugün 'bizden olan' cezalandırılıyor. Bu yaklaşım kamu vicdanını zedelerken, siyasi etiği de yerle bir ediyor.

PARANIZ YOK MU?

Ancak son dönemin en dikkat çeken tartışma konusu, Büyükşehir yönetiminin üslubu. İlçe belediyelerinin destek talebi karşısında 'Sizin paranız yok mu?' gibi küçümseyici bir ifade kullanılması, yerel yönetim ciddiyetini zedeleyen bir tutumdur. Üstelik CHP Grubu’nun su ücretlerinde indirim talep ettiği meclis toplantısında, altta kalmamak adına 'Madem öyle %50 değil %70 olsun' diyerek popülist bir çıkış yapılması da aynı üslubun devamıdır.

Bu dil; tepeden bakan, küçümseyen, devlet ahlakı ve yerel yönetim geleneğiyle bağdaşmayan bir karakter yapısına işaret ediyor. Yıllardır 'Aydın için çalışan başkan' imajıyla yürütülen siyasi çizgi, bugün yerini kibirli, dışlayıcı ve eleştiriye tahammülsüz bir yönetim anlayışına bırakmış görünmektedir.

Oysa belediye başkanı, sadece kendisine oy verenlerin değil; tüm kentin halkının temsilcisidir. Belediye kasasından çıkan her kuruş, hangi partiye oy verirse versin Aydın halkının ortak hakkıdır. Bu hakkın siyasi hesaplarla dağıtılması, sosyal yardımları bir hizmet olmaktan çıkararak bir güç gösterisine dönüştürür.

SİYASİ RÜŞVET Mİ YARDIM MI?

Sosyal yardımların amacı siyasi tercihleri ödüllendirmek veya cezalandırmak değildir. Amaç; ihtiyaç sahiplerinin onurunu korumak, onlara destek olmaktır. Yardımlar sandık sonuçlarına göre şekilleniyorsa, orada adalet değil; sadakat sistemi vardır. Bu sistem hem demokrasiyi hem de toplumsal huzuru zehirler.

Bugün yaşanan sorun yalnızca yanlış bir belediyecilik anlayışı değil; aynı zamanda bir üslup, bir tavır ve bir karakter sorunudur. Üslup, yöneticinin aynasıdır. Aşağılayıcı, öfkeye dayalı ve eleştiriye kapalı bir yönetim tarzı; kutuplaşmayı artırır, güveni yok eder.

Sosyal yardımların rengi olmaz. Ne kırmızı, ne mavi, ne sarı… O rengin adı yalnızca insanlıktır.