Sevgili okuyucularım,
DNA KADERİNİZ DEĞİLDİR !..
Ne kadar iddialı bir cümle ama değil mi?
Bugünden itibaren sizlere kişiselleştirilmiş tıp zemininde birbirinden özgün ve ilginç konuları anlatmaya başlayacağım. İlk olarak şimdi hayatın en derin sırlarından birine, yani Epigenetiğe doğru kısa ama heyecan verici bir yolculuğa çıkacağız. Hazır mısınız?
"Kader" dediğimiz şeyin, atalarımızdan miras aldığımız genlerimizde yazılı olduğunu düşünürüz, değil mi? Göz rengimiz, boyumuz, hatta bazı hastalıklara yatkınlığımız... Hepsi DNA'mızda kilitli sanılır.
İşte tam bu noktada epigenetik sahneye çıkıyor ve bize fısıldıyor: "Aslında hikaye o kadar basit değil."
Epigenetik, DNA dizilimimizde (yani genetik kodumuzda) değişiklik yapmadan, genlerimizin ne zaman, nerede ve ne kadar çalışacağını kontrol eden mekanizmadır. Bunu şöyle hayal edin:
- Genleriniz: Bir orkestradaki tüm enstrümanlardır (keman, piyano, davul...).
- Epigenetik: Bu orkestranın şefidir.
Şef (epigenetik), notaları (DNA dizilimi) değiştirmez, ama hangi enstrümanın ne zaman çalacağını, ne kadar yüksek sesle çalacağını kontrol eder. Bazı enstrümanları tamamen susturabilir, bazılarını ise daha gür sesli yapabilir.
Peki bu şefi kim yönlendiriyor? Bizim yaşam tarzımız!
▪️Yediklerimiz,
▪️Stres seviyemiz,
▪️Uyku düzenimiz,
▪️Çevremizdeki kimyasallara maruz kalma durumumuz…
Bunların hepsi DNA'mızın üzerindeki bu küçük "etiketleri" (epigenetik işaretleri) etkiliyor. Kötü alışkanlıklar, hastalıklara yol açan genlerin açık kalmasına neden olabilirken; sağlıklı bir yaşam tarzı, muhafız genlerin devreye girmesini sağlayabilir.
Kısacası, epigenetik bize genetik mirasımızın bir son durak olmadığını, aksine yaşam boyu güncellenebilen esnek bir rehber olduğunu söylüyor. Artık "kaderim böyleymiş" demek yerine, şunu sorabiliriz: "Peki ben, genlerimin şefi olarak, bugün hangi enstrümanı çalmaya karar vereceğim?"
Gelecek yazılarımda, bu harika mekanizmanın detaylarına inerek, beslenmeden strese kadar hayatımızı nasıl dönüştürebileceğimizi konuşacağız.
Sevgi ve sağlıkla kalın!