Efeler ilçesi Kalfaköy Mahallesi yolu üzerinde meydana gelen bir trafik kazasını haberleştirmek için olay yerine giden gazeteciler Abdurrahman Fırat, Uğur Eser, Aziz Özden ve Yusuf Konrat’a yapılan saldırı nedeniyle, bugün Aydın’da görev yapan gazeteciler bir araya geldi.

Meslektaşlarına yapılan saldırıyı kınayan gazeteciler, mesleklerinin bir kamu hizmeti olduğunu hatırlattı. Aydın Adliyesi önünde gerçekleştirilen basın açıklamasında konuşan Aydın Gazeteciler Cemiyeti Başkanı Naci Eriş, yaptığı açıklamada, "Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk 1922 yılında yaptığı bir konuşmada, ’Basın, milletin müşterek sesidir. Basın, hiçbir sebeple baskı ve zorlamaya tabi tutulamaz’ diyordu. İşte bu konuşmadan 100 yıl sonra, bu sözün önemini anlayamayan bir grup nedeniyle, bugün burada toplanmış bulunuyoruz. 25 Ekim Cumartesi günü, neredeyse her gün karşılaştığımız rutin bir trafik kazasını haberleştirmek üzere olay yerine giden 4 meslektaşımız, kaza yapan kişi ve yakınlarınca saldırıya uğramıştır. Arkadaşlarımız önce sözlü, sonra fiziki müdahale ile engellenmeye çalışılmış, tekmelerle darp edilmiştir. ’Seni bulacağım’, ’sonra görüşeceğiz’ gibi sözlerle tehdide maruz kalmış, bir arkadaşımızın telefonu gasp edilmiştir. Bunu yapanlar, her gün telefonlarını açıp ’Haberlerde ne var?’ diye merakla okuyan kişilerdir. Bunu yapanlar, kendi yaşadıkları şehirde, kendi ülkelerinde, hatta dünyada olup bitenleri, basın aracılığıyla takip eden kişilerdir. Maalesef bunu yapanlar, işi düştüğünde, ’Gelip bunun haberini yapar mısınız?’ diye gazetecilerden ricacı olan kişilerdir. Bu saldırıyı yapanlar, halen aramızda gezmektedir. Gazetecilik özveri isteyen bir meslektir. Yeri gelir ailenizi görmeden, yeri gelir yemek yemeden, yeri gelir uyumadan uzun süreler çalışırsınız. Genç meslektaşlarımıza hep şunu tavsiye ederiz; ’Tüm zor şartlara rağmen, haberinizi yazarken doğruyu aramaktan vazgeçmeyin. Ama esas önemlisi, asla vicdanınızı kaybetmeyin. ’Haberi ulaştırmak için didindiğimiz halkımızdan tek beklentimiz ise bu gayreti görüp, emeğimize değer verilmesidir. Yani vicdanlı davranılmasıdır. Şimdi soruyorum, evine ekmek götürmek için çalışan, tüm zor şartlara rağmen haberden habere koşan 4 gence sayıca üstün bir grup tarafından canice saldırmak vicdana sığar mı? Yine soruyorum, sahada sürekli birlikte görev yaptığımız polis teşkilatının bazı mensuplarının, bütün bunlar yaşanırken sadece seyirci kalması vicdana sığar mı? Aydın Gazeteciler Cemiyeti olarak, saldırının ardından tüm yetkililerle hızla irtibata geçerek durum vahameti anlatılmıştır. Bu menfur saldırının gerçekleşmesinden hemen sonra irtibata geçtiğimiz ve konuya hassasiyetle yaklaşan Valimiz Yakup Canbolat’a teşekkür ederiz. Ancak arkadaşlarımıza saldıran, belki de hayati risk oluşturacak şekilde darbeden kişilerin rahatça ortalıkta dolaşması, kabul edilebilir değildir. Bu konuda yargı mercilerini göreve davet ediyor, adaletin er ya da geç tecelli edeceğine inanıyoruz. Şunu özellikle vurgulamak istiyorum, biz gazeteciler olarak, bu saldırıyı sadece 4 meslektaşımıza değil, hepimize yapılmış kabul ediyoruz. Suçlular cezalandırılıncaya kadar, bu konunun takipçisi olacağımızın sözünü veriyoruz. Bir kez daha ilan ediyoruz, bilsinler ki susmayacağız. Dün olduğu gibi bugün de yazmaktan vazgeçmeyeceğiz. Son olarak, saldırı haberinin duyulmasının ardından bizimle dayanışma duygularını ifade eden milletvekillerimiz, belediye başkanlarımız, siyasi parti temsilcilerimiz ve sivil toplum kuruluşu ile meslek odası temsilcilerine teşekkür ediyorum" ifadelerine yer verdi.






